Kehribar Diş Kolyesi

dis_kolyesiKehribar taşını çok severim. İlk ne zaman gördüm hatırlamıyorum ama ilk gördüğümden beri rengi ve saydamlığıyla beni kendisine çekmiştir. Kehribar taşının aslında fosilleşmiş çam reçinesi olduğunu öğrendiğimde daha bir etkilenmiştim. Çoğu ecnebi annenin bloglarında bebeklerine diş çıkarmayı kolaylaştırmak adına kehribar kolye taktıklarını görünce bunun mutlaka bir hikmeti olduğuna ben de inandım.

Kehribar taşının iyileştirici özelliğinine inanılmasındaki en büyük etken statik elektriği topluyor olmasıymış. Öyle ki, Antik Yunanca’da ‘ēlektron’ sözcüğü ‘kehribar’ anlamına geliyormuş. Milattan önce 624-546 yılları arasında yaşayan Miletli Thales, doğayla ilgili araştırmalar yaparken kehribarın yünle ovulduğunda tüy ve saman gibi hafif maddeleri kendine çektiğini, uzun süreli ovmalarda ise insan vücuduna yaklaştırıldığında küçük kıvılcımlar çıkardığını fark edip bazı araştırmalarda bulunmuş.[1]  İbni Sina’nın da kehribarı birçok hastalığa şifa olarak tavsiye ettiği söyleniyor.

kehribar_dis kolyesiSancak 6 aydan 1,5 yaşına gelene kadar bu kolyeyi taktı ve diş çıkarma dönemini daha sakin ve huzurlu geçirmesinde etkisi olduğuna inanıyorum. En belirgin olarak gözlemlediğim şey ise bu kolyeyi taktıktan sonra salyalanmasının azalması olmuştu. Sancak’ın kolyesini ebay aracılığıyla şu adresten almıştım.

Uykusuz annelere hiçbir yan etkisi olmayan bu kolyeyi diş çıkarma döneminde bir ümit de olsa denemelerini tavsiye ederim.

1. Frederick Collier Bakewell (1853). Electric Science; Its History, Phenomena, and Applications.
Kitabın Google Book Elektronik Basımı

Kendi Kendine Uykuya Dalmak

Okurken uyuyakalan 16 aylık Baybars

Bebek bakarken benim için en çetrefilli iş ‘bebeği uyutmak’ oldu. Yedirmek giydirmek temizlemek o kadar güç gelmedi ama uyutmak başlı başına bir meseleydi. Bunda hem uykuya çok düşkün olmam hem de tamamen hazırlıksız yakalanmamın da büyük payı var elbette. Hatta blogun ilk yazılardan biri deliksiz gece uykusu  uyuyamadığım hakkındadır. Onun için hamile arkadaşlarıma henüz bebekleri doğmadan mutlaka uyku ile ilgili kitaplar, makaleler okumalarını tavsiye ediyorum. Öyle ya da böyle her bebek ve annenin zamanla bir uyku düzeni oluşuyor. Önemli olan bu uyku düzenin hem anne hem de bebek için en uygun şekilde oluşabilmesini sağlamak, aksi takdirde her ikisi de aşırı derecede yorgun ve mutsuz hale gelebiliyor.

Baybars 9 aylık olana kadar kesintisiz 4 saat bile uyuyamadım ve bu da haliyle aşırı yorgunluk getiriyordu. Baybars’ı (yenidoğan günlerinden yadigar) sadece emzirerek uyutuyordum. Bu da onda alışkanlık yaratmıştı. Uykusu her hafiflediğinde tekrar uykuya dalmak için ağlayarak emmek istiyor ve kesinlikle tekrar emmeden uykuya dalmıyordu. Uykuyla ilgili okuduğum herşey bebeği kesinlikle  emzirerek uyutmamam gerektiğini söylese de bunun nasıl başarabileceğimi yani bebeği ağlatmadan bu alışkanlığın bıraktırılabileceğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıyordu. Ben de zaten bebeğimi başka türlü uyutmayı bilmiyordum. Ama Baybars 9 aylık olduğunda uykusuzluğa dayanamayıp emzirerek uyutmayı bıraktım. Bu yazıyı da belki benim gibi bebeğini emzirerek uyutmak istemeyen ama bunu nasıl yapacağını bilemeyen annelere bir nebze yardımcı olabilmek ümidiyle yazmaya başladım. En az ağlama ve protestoyla uykularımızın düzene girmesini sağlayan yöntem çok basit görünmesine rağmen uygulaması bir hayli zordu.

İşe yarayan altın kural şuydu: Emzirirken katiyen gözlerinin kapanmasına izin vermemek!

Öncelikle Baybars’ın doğduğundan beri uyku saatlerinin neredeyse aynı kaldığı ve özellikle gece uykusuna her akşam aynı saatte yatırdığımı söyleyeyim. 3 aylık olana kadar akşam 6’da, 3 aydan sonra da 7-7:30 arası gece uykusuna geçiyordu. Şimdiyse 8’den sonra yatıyor ve 9 olmadan uyumuş oluyor çoğunlukla.
Bebekken gece uykusuna yatmadan yarım saat önce uyku saatinin geldiğini anlaması için mutlaka aynı şeyleri yapıyordum (rutin dedikleri şey); bezini değiştirmek, pijamalarını giydirmek ve hep aynı kitabı okuduktan sonra babasına iyi geceler dileyip ışığı söndürmek gibi.. Bunları yapmadan önce ve yaparken de biraz sonra uyuyacağını söylemeyi ihmal etmiyordum. Söylemek ve haraketlerle belli etmek bebeğin beklenti içine girmesini sağladığı için neredeyse iki yaşına kadar uyumamak adına hiç protesto yaşamadık. Hep aynı şeyleri yapıyordum ama en sonunda mutlaka emzirerek uyutuyor öyle yatağına koyuyordum ve bu da her uykusunun hafiflediğinde (çoğunlukla her uyku döngüsü geçişinde yani her 40 dakikada bir) tekrar dalmak için emmek istemesine sebep oluyordu.

9 ayın sonunda yine her uykudan önce emzirdim ama emzirirken kesinlikle ve kesinlikle gözlerinin dahi kapanmasına izin vermedim. Eskiden gözleri kapalı olarak emdiğinde tam olarak uyumuyor sanıyordum ve bunun uykunun ilk evresi olduğunu düşünmüyordum. Halbuki bebekler aktif olarak emerken de gayet güzel uyuyabiliyorlar. Yeterince emdiğine kani olduktan sonra yatağına koyuyor ve kah ninni söyleyerek kah pışpışlayarak uyutmaya çalışıyordum. Böyle yaparak artık emerek değil de yatağında yatarak uyuyacağı mesajını vermeye çalıştım. Önce oyun haline getirip devamlı ayağa kalkıyordu ben de tekrar yatırıp pışpışlıyordum. Uykusu çok gelip uykuya dalamayınca iyice mızmızlanmaya ve ağlamaya başlamak üzereyken yataktan alıp tekrar emziriyor ve yine kah gıdıklayarak kah konuşarak gözlerinin kapanmasına izin vermiyordum. Biraz emzirdikten sonra tekrar yatağına koyuyor aynı şeyleri tekrar ediyor ve eğer yine ağlarsa yeniden alıyor emziriyor ve tekrar yatağına koyuyordum. Ta ki yatağında hareketsiz kalıncaya dek. Baybars’ın ilk defa kendi kendine gözlerinin kapanmasını izlemek güneşin batışını izlemek kadar olmasa da harika bir manzaraydı benim için ;).

İlk gün uykuya dalması iki saat sürdü, ikinci gün bu süre bir saate düştü ve üçüncü gün ise yarım saatte uykuya dalmış oldu. O günden sonra da gece uykuya dalma süresi hiçbir zaman 30 dakikayı geçmedi ve bu da benim için çok ama çok önemli bir gelişmeydi.

Teoriye göre kendi kendine uykuya dalmayı öğrenebilen bebekler gece uykuları hafifleyip de uyandıkları zaman tekrar uykuya kolayca dalabiliyorlarmış. Ama Baybars için hiçbir zaman geçerli olmadı bu. Uyanma aralıkları uzadı (3-4 saat arayla) fakat ne kadar uğraştıysam da gece uyandığında emmeksizin tekrar uykuya dalmadı. Onu uyuturken odadan çıkmaya hiç cesaret edemediğim için belki de gece uyanmaları hep devam etti (ve hala ediyor).

Birçok anne emzirerek uyutmanın en kolay yol olduğunu söylüyor ki eğer bebeğiniz 15 dakikada uyuyor ve gece en fazla iki kere emmek için uyanıyorsa gerçekten kolay bir yöntem (tabii emzirmeyi bırakana kadar ve eğer bebeğinizi sizden başka kimse uyutmayacaksa). Ama eğer uykuya geçiş uzuyorsa, diyelim ki emzirmek bir saati buluyorsa (defalarca başıma geldi) bu anne için sıkıntılı olabiliyor. Baybars memeyi bırakmak asla istemezdi. Bir kere gözleri memede kapandıysa yatağına koyduğumda mutlaka ağlardı o yüzden ben de emzirirken sesli nefes bile almadan Baybars’ın derin uykuya geçmesini beklerdim. Bu sefer uykusunun bir kısmını emerken uyuduğu için yatağında çok daha az uyuyordu.

Bir sürü yöntem var; Ferber, Tracy Hogg, Elizabeth Pantley, Kim West gibi gibi. Hepsinin temelde söylediği şey; ‘bebeğinize kendi kendine uykuya dalmayı öğretin çünkü uykuya dalmadan önce en son sıcak kollarınızda olduğunu hatırlıyorsa uykusu hafiflediğinde kendini başka yerde bulunca feryat edecektir.’ Hangi yöntemi seçerseniz seçin, kararlı ve istikrarlı olmadığınız takdirde işe yaramayacaktır. Ancak bir kaç hafta boyunca ısrarla deneyerek yeni bir düzen oluşturabilirsiniz.

Son olarak, bu uyku yazısını bir seneyi aşkın zaman önce yazmaya başladığımı belirterek, her bebeğin nevi şahsına münhasır olduğunu ve her yöntemin de her bebek için uygun olmayacağını düşündüğümü de ekleyeyim. Bunu en çok Sancak doğduktan sonra anladım. Onun uyku macerası ise başka bir yazının konusu olsun.
Tüm anne ve bebeklere deliksiz uykular, tatlı rüyalar dilerim.

Tuvalet İletişimi / Bezsiz Bebek

Baybars’a tuvaletini öğretmeye başlamamın en büyük sebebi geç kalmamaktı. Herkesten işittiğim 2 yaş sendromu gelip çatmadan, ‘ben yapmam ben etmem katiyetle lazımlığa, tuvalete oturmam’lar başlamadan öğrensin istedim. Ama aslında beni en çok motive eden şey, çevremde sıklıkla gördüğüm üç yaşını çoktan geçmiş ve hala bezlenen “çocuk”lar oldu doğrusu. Annem dört çocuğunun da bir buçuk yaşına geldiğinde çişini kakasını söylediğini gururla anlatır hep. Zaten benim anlamadığım yüzyıllardır insanoğlu erkenden tuvalet alışkanlığı kazanabiliyordu da şimdi mi kaslarını tutamaz oldu? Bu konuda bez endüstrisinin de hesaplarını dikkate almak gerekiyor elbette. Dünyada kullan-at bezlerin yaygın olmadığı veya lüks sayıldığı yerlerde hala bebekler bir veya bir buçuk yaşında tuvalet alışkanlığı kazanmış oluyorlar. Baybars doğmadan önce bebek bezlerindeki kimyasalların zararlarını ve dünyaya çöp olarak verdiği tahribatı hesaba katarak kumaş bez kullanmaya karar vermiş ve erkenden tuvalete alıştırmayı düşünmüştüm. 17 ay kumaş bez kullandık ama erkenden tuvalete alıştırma konusunda biraz geç kaldık benim kafamdaki takvime göre. Baktım Baybars bir buçuk yaşını gelmiş geçiyor, hazır yaz da yaklaşırken bezini çıkarmanın vakti geldi artık dedim.

Baybars’a tuvalet alışkanlığı kazandırmaya çalışırken en çok Bezsiz Bebek kitabından faydalandım. Aslında ‘bezsiz bebek’ mefhumu yıkanabilir kumaş bezler hakkında araştırma yaparken azıcık kulağıma çalınmıştı ama bebeklerin doğuştan veya çok erken aylarda tuvalete alıştırılabileceği hem aklıma yatmamıştı hem de nasıl yapılacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Kitabı okuduktan sonra keşke erkenden başlasaydım diye hayıflandım. Kitapta bahsedilen aslında büyükannelerimizin hatta bir çoğumuzun annesinin bile uygulayageldiği bir yöntem. Bir anne nasıl çocuğunun ne zaman acıktığını ne zaman uykusu geldiğini anlayabiliyorsa elbette ne zaman tuvaletini yapacağını da anlayabiliyor aslında. Fakat bize öğretilen ve önerilen bu sinyaleri göz ardı etmek ve bebeğin bezini tuvaleti olarak kullanmasını desteklemek, “zamanı gelince” de sil baştan bebeğe ‘dışarıya’ tuvaletini yapmasını öğretmek. Bezsiz bebek ve tuvalet iletişimini (Tİ) uygulayanların pek hoş bir mottosu var; “Babies born potty trained!” yani “Bebekler tuvalet eğitimli doğarlar”. İşte o yüzden yenidoğanlar bezleri açıldığı anda işemeye başlar ve hatta kaka yaparlar çünkü fıtraten kendilerini kirletmek istemezler. Fakat zamanla bizim sayemizde doğuştan getirdikleri o dışarıya yapma yetisini unutur ve bezlerini tuvalet olarak kullanmayı öğrenirler. Günümüzün muhteşem asla ıslaklık hissini hissettirmeyen kullan-at bezleri sayesinde de bu farkındalıklarını büyük ölçüde yitirir, kimyasallar+çişleriyle saatlerce mutlu mesut hayatlarına devam etmeye başlarlar. Tİ uygulayanların gayesi bebeğe tuvalet alışkanlığı kazandırmaktan çok hiç kaybettirmemeye çalışmak bir bakıma.

Tİ’nin sırrı bebeğe çişini kakasını yaptırırken bir işaret (komut da diyebiliriz) belirlemek ve her çişe / kakaya tuttuğunuz da aynı sesi çıkarmak (çişşş, psss, vb.) veya belirlediğiniz herhangi bir el işaretini yapmak. Yani ses veya işaretle çiş ve kakayı ilişkilendirmesini sağlamak gerekiyor. Hayret edilecek şekilde, bebeklerin bu işareti birkaç günde kavradıkları ve çıkarılan ses / verilen işaretle tuvaletlerini yaptıkları anlatılıyor bezsiz bebek kitabında.

Tİ uygulamaya doğumdan 6 aydan sonra başlayanlara ‘geç başlayanlar’ deniyor. Bizim gibi 18. aydan sonra başlayanlara ‘oldukça geç başlayanlar’ diye mi sınıflandırırlar bilemiyorum :). Doğumdan itibaren tuvaletini bilinçli olarak tutup bırakmak kasları güçlendiriyor ve bunun tabii bir sonucu olarak henüz 1 yaşına gelmeden uzun zaman çişini tutmaya başlayabiliyor bebekler. Çiş ve kaka yapmayı öğrenmek de aynı emeklemek, yürümek gibi zamanla öğrenilen bir yeti. Elbette bütün bebekler farklı ve her yetiyi farklı farklı zamanlarda öğreniyorlar. Önemli olan bu yetileri kazanabilmesi için bebeğe fırsat vermek. Baybars’ın bezini çıkardıktan sonra, kaslarının nasıl kullanacağını yavaş yavaş öğrendiğini gördüm. Aslında bezi tamamen çıkarmadan da günde birkaç saat (temizlemesi kolay olacak bir yerde) bezsiz dolaşmasına izin vermek, bebeğin tuvaletinin yaptığını görmesi ve anlamasına yardımcı olacağını düşünüyorum.

Tuvalet iletişimi hakikaten farklı bir iletişim. Tam manasıyla gözünüz kulağınız bebeğin üzerinde oluyor ve her tepkisini hiç tahmin etmeyeceğiniz kadar iyi anlamaya başlıyorsunuz. Daha ilginci bebekle ayrı odada olsanız bile tuvaletinin geldiğini sezebiliyorsunuz bir zaman sonra. Bebeğine tuvalet alışkanlığı kazandırmak isteyen ve nereden başlayacağını benim gibi bilemeyenler için yaptıklarımızı elimden geldiğince yazmaya çalıştım. Umarım bizim tuvalet maceramız size bir fikir verebilir.

Başlamadan Önce:

Tuvaletini öğretmeye başlamadan önce sırf bunun için özel zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Ajandanızı en az bir hafta boşaltın. Yeni düzene alışana, ritmi oturtana kadar mümkünse evden uzun saatler ayrılmayın. En önemlisi hemen pes etmeyin. En az 1 hafta zaman tanıyın, eğer bizim gibi Tİ’ye geç başlayanlardansanız aylardır süregelen bir alışkanlığın 1. günden itibaren değişeceğini ummayın. Biraz sabırlı olun, göreceksiniz ki henüz 1 hafta dolmadan büyük mesafe katetmişsiniz.

Gerekli Alet-Edevat:

  • lazımlık veya klozet adaptörü
  • 10-15 kilot 🙂
  • kilotunun içine koymak için pamuklu bez veya şerit halinde kesilmiş eski havlu veya emici herhangi başka kumaş (eski t-shirt vb.)


Uygulanan Taktikler:

  • uygulamalı gösterim I; her ne kadar kulağa hoş gelmese de (en azından benim için) tuvaletinizi yaparken bebeğe anlatmak ve hatta yaptığınızı göstermek en çok işe yarayan taktik. Çünkü ne demişler ‘children see children do’, çocuklar gördüklerini yapar yani.
  • uygulamalı gösterim II; çiş yapan bebek almak. Dr. Phil‘in metodun da faydalanalım dedik. Günde birkaç kez ona çiş yaptırdık, çişin nereye yapılacağını anlaması hususunda büyük yardımcımız oldu.
  • üzerinde çizgi film karakterleri veya resimler olan kilotlar giydirmek. Baybars’ın kilotlarında araba ve robot baskıları var, giydirirken ‘çişin gelince söyle lazımlığa yapalım, arabalar / robotlar ıslanmasın’ demek bir nebze olsun işe yarıyor, çişini kaçırdıktan sonra ‘roboo’ diyordu yavrucağızım :).
  • işerken çıkacak sesi merakla beklemek ve hadi nasıl ‘şırrr’ diye çiş veya ‘blopp’ diye kaka yapacaksın demek.
  • tuvaletini yaptığında altın bulmuş gibi sevinmek 🙂 Hala kalkıp kendini alkışlıyor Baybars.
  • çişi tuvalete dökme seromonisi. ‘şırıl şırıl’ vs. Baybars’ın en çok bayıldığı ve bir aydır hala vazgeçmediği görev. İlk zamanlar sırf tuvalete birkaç kez dökebilmek için taksit taksit işediği oluyordu.
  • sifon çekme seromonisi. Çocuklar için sifon çekmenin eğlenceli bir şey olduğunu söylemek gereksiz zaten 🙂 .

Süreç ve Seyir

Gündüz

İlk günler günün yarısı lazımlık etrafında ve banyoda geçiyordu. Özellikle uykudan uyanınca ve yemeklerden sonra oturtuyordum. Lazımlığa alışması ve biraz uzun oturması için eline oyuncak veya kitap veriyordum, arada şarkılar söylüyordum, ‘çiş çiş’ diye motive etmeme rağmen yapmıyordu.  Ama ne zaman ‘ben geliyorum sen otur oğlum’ diyerek yanından ayrılırsam o zaman yaptı.  İlk 3 gün her gün sadece 2 kere çiş yakalayabildik. 2. gün çiş yaptığının farkına varmaya başladı ve yaparken ‘çiiiiş’ diye söylemeye başladı. Pes edip giydirecek bir şey kalmadığı zamanlarda bezini bağladım ama o zaman bile yaparken çiş diye söylüyordu ve çişi akacak mı diye bakınıyordu.

Bezsiz geçen 5 günün sonunda yapmadan önce haber vermeye ve lazımlığa her oturduğunda çişini yapmaya başladı. O günden itibaren 2 hafta boyunca saati takip ederek tuvalete götürdüm. 3 hafta kadar sonra çoğunlukla çişini haber vermeye başladı saat takibini büyük ölçüde bıraktım fakat hala eğer uzun zaman çişini söylemediyse ve çişinin geldiğini anladıysam söylemesini beklemeden yaptırıyorum.

Tahmin edilebileceği gibi çiş yakalamanın en muhtemel zamanı özellikle uykudan uyandıktan sonraydı. Emzirdikten 5-10 dk sonra da mutlaka çiş yapıyordu. İlk günler henüz çişini uzun tutamadığı için 30dk. da bir yaptırtmak gerekiyordu sonrasında yavaş yavaş çiş tutma süresi uzadı. 2. hafta 40 dakikaya 3. haftadan sonra 1 saati geçmeye başladı. Tabii çiş tutma süresi tükettiği sıvı miktarıyla doğru orantılı. Eğer çok emdiyse veya birşeyler içtiyse çok sık tuvaleti geliyor haliyle.

Lazımlığa kaka yapmayı çişten sonra öğrendi. Yaptığı saatler belli olmasına ve yapmadan önceki verdiği işaretleri bilmeme rağmen tuvalete veya lazımlığa oturttuğumda kesinlikle yapmaya devam etmiyor kakasını tutuyordu. Ne zaman kaldırsam 10 dakika içinde tekrar kakası geliyor, tekrar götürsem yine yapmıyor, en sonunda da kiloduna yapıyordu. Sonradan kakayı ayakta yapmaya alışık olduğun için otururarak yapamadığını anladım. Küloduna yapar yapmaz külottan kakayı lazımlığa atmak, kakanın da lazımlığa yapılacağını anlaması açısından biraz işe yaradı. Önce lazımlığa yakın ama ayakta yapmaya çalıştı sonra lazımlığın kenarlarından destek alarak popoyu kaldırarak yaptı. En sonunda oturarak yapmaya başladı. Kaka yapmak için lazımlıkta otururken onunla ıkınmak ve elinden tutup destek olmak da çok fayda etti. Bir de, kakasını lazımlığa yapmayı öğrenmeden önce, homini gırtlak Baybars’ın günde beş kez kaka yaptığı olurdu. Ama kakasını lazımlığa yapmaya başladıktan yani kaslarını kullanmayı öğrendikten sonra günde bir veya iki seferde hepsini yapmaya başladı.

Gece

İlk 2 hafta gece bezini bağladım ama bezini ıslattığı zaman değiştirdim. Sabah değiştirdiğim bezin kuru olduğunu gördüm. Gece yalnızca ilk uyandığında çiş yapıyordu ve hatta çişi geldiği için uyanıp ağladığını anladım. Uyandığında bazen lazımlığa yaptırdım, bazen de itiraz etti ve yapmak istemedi. Gece boyunca 3-4 kere de emzirilmeye rağmen, gece çişini yapmadığı çok oldu. Şimdi gece yarısı kendisi çiş diyerek uyanıyor artık. Eğer geç gidersem kilodunu ıslatacak kadar kaçırabiliyor.

Dışarıda

İlk haftalar dışarıda bezini bağladım. Çişini uzun zaman tutamadığı için eve kuru dönmüyorduk. 3 hafta sonra tutmayı iyice öğrenince bezini dışarıda da çıkardım. Gittiğimiz yerde ilk iş olarak tuvaletini yaptırdım sonrasında dışarıda dikkati çok dağıldığı için söylemesini beklemeden saati takip ederek tuvalete götürdüm. Şimdi dışarıda çişi gelir ve tuvalete gitme ihtimalimiz yoksa plastik şişeye yaptırıyorum.  Başkasının evinde kaza olma ihtimaline karşı bezini taktım fakat hiç yapmadı hem haber verdi hem de ben sık sık tuvalete götürdüm.

Kazalar

Elbette ilk günler henüz kaslarını kullanmayı bilmediği için, çişi ve kakası gelir gelmez bırakıyordu. Çoğunlukla sadece kilot giydiriyordum bazen de çişin etrafa akmaması için kilodunun içine ince pamuklu ara bezi yerleştiriyordum. Bir nevi alıştırma kilodu vazifesi görsün etrafa akmasın diye. Gerçi benim kullandığım kumaş bezler zaten alıştırma kilodu gibiydi. ‘Beze yapabilirsin’ imajı vermemek için tekrar bez bağlamadım, böyle bir usül buldum.

Kaza yaşanması en muhtemel zamanlar:

  • Eğer oyuna daldıysa
  • TV /video vb. şeyler izliyorsa (çocuklar tv izlerken neredeyse hipnotize oluyor, onun için çişini kaçırabiliyorlar.)
  • Gereğinden fazla sıvı tükettiyse
  • Eğer hastaysa
  • Ayaklarını üşüttüyse (bizim için geçerli)

Daha fazla bilgi için faydalanabileceğiniz linkler;

Tuvalet İletişimini uygulayan bir annenin blogu; Bezsiz Bebek Yaman

Erin ile annesi Ayça’nın Tuvalet İletişimi

Ela ile Özgüranne’nin Tuvalet İletişimi

Evren‘in Tuvalet İletişimi yazısı

Tİ destekçilerinin ABD’de kurdukları Bezsiz Bebek Teşkilatı; Diaper-free Baby