
Bebek bakarken benim için en çetrefilli iş ‘bebeği uyutmak’ oldu. Yedirmek giydirmek temizlemek o kadar güç gelmedi ama uyutmak başlı başına bir meseleydi. Bunda hem uykuya çok düşkün olmam hem de tamamen hazırlıksız yakalanmamın da büyük payı var elbette. Hatta blogun ilk yazılardan biri deliksiz gece uykusu uyuyamadığım hakkındadır. Onun için hamile arkadaşlarıma henüz bebekleri doğmadan mutlaka uyku ile ilgili kitaplar, makaleler okumalarını tavsiye ediyorum. Öyle ya da böyle her bebek ve annenin zamanla bir uyku düzeni oluşuyor. Önemli olan bu uyku düzenin hem anne hem de bebek için en uygun şekilde oluşabilmesini sağlamak, aksi takdirde her ikisi de aşırı derecede yorgun ve mutsuz hale gelebiliyor.
Baybars 9 aylık olana kadar kesintisiz 4 saat bile uyuyamadım ve bu da haliyle aşırı yorgunluk getiriyordu. Baybars’ı (yenidoğan günlerinden yadigar) sadece emzirerek uyutuyordum. Bu da onda alışkanlık yaratmıştı. Uykusu her hafiflediğinde tekrar uykuya dalmak için ağlayarak emmek istiyor ve kesinlikle tekrar emmeden uykuya dalmıyordu. Uykuyla ilgili okuduğum herşey bebeği kesinlikle emzirerek uyutmamam gerektiğini söylese de bunun nasıl başarabileceğimi yani bebeği ağlatmadan bu alışkanlığın bıraktırılabileceğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıyordu. Ben de zaten bebeğimi başka türlü uyutmayı bilmiyordum. Ama Baybars 9 aylık olduğunda uykusuzluğa dayanamayıp emzirerek uyutmayı bıraktım. Bu yazıyı da belki benim gibi bebeğini emzirerek uyutmak istemeyen ama bunu nasıl yapacağını bilemeyen annelere bir nebze yardımcı olabilmek ümidiyle yazmaya başladım. En az ağlama ve protestoyla uykularımızın düzene girmesini sağlayan yöntem çok basit görünmesine rağmen uygulaması bir hayli zordu.
İşe yarayan altın kural şuydu: Emzirirken katiyen gözlerinin kapanmasına izin vermemek!
Öncelikle Baybars’ın doğduğundan beri uyku saatlerinin neredeyse aynı kaldığı ve özellikle gece uykusuna her akşam aynı saatte yatırdığımı söyleyeyim. 3 aylık olana kadar akşam 6’da, 3 aydan sonra da 7-7:30 arası gece uykusuna geçiyordu. Şimdiyse 8’den sonra yatıyor ve 9 olmadan uyumuş oluyor çoğunlukla.
Bebekken gece uykusuna yatmadan yarım saat önce uyku saatinin geldiğini anlaması için mutlaka aynı şeyleri yapıyordum (rutin dedikleri şey); bezini değiştirmek, pijamalarını giydirmek ve hep aynı kitabı okuduktan sonra babasına iyi geceler dileyip ışığı söndürmek gibi.. Bunları yapmadan önce ve yaparken de biraz sonra uyuyacağını söylemeyi ihmal etmiyordum. Söylemek ve haraketlerle belli etmek bebeğin beklenti içine girmesini sağladığı için neredeyse iki yaşına kadar uyumamak adına hiç protesto yaşamadık. Hep aynı şeyleri yapıyordum ama en sonunda mutlaka emzirerek uyutuyor öyle yatağına koyuyordum ve bu da her uykusunun hafiflediğinde (çoğunlukla her uyku döngüsü geçişinde yani her 40 dakikada bir) tekrar dalmak için emmek istemesine sebep oluyordu.
9 ayın sonunda yine her uykudan önce emzirdim ama emzirirken kesinlikle ve kesinlikle gözlerinin dahi kapanmasına izin vermedim. Eskiden gözleri kapalı olarak emdiğinde tam olarak uyumuyor sanıyordum ve bunun uykunun ilk evresi olduğunu düşünmüyordum. Halbuki bebekler aktif olarak emerken de gayet güzel uyuyabiliyorlar. Yeterince emdiğine kani olduktan sonra yatağına koyuyor ve kah ninni söyleyerek kah pışpışlayarak uyutmaya çalışıyordum. Böyle yaparak artık emerek değil de yatağında yatarak uyuyacağı mesajını vermeye çalıştım. Önce oyun haline getirip devamlı ayağa kalkıyordu ben de tekrar yatırıp pışpışlıyordum. Uykusu çok gelip uykuya dalamayınca iyice mızmızlanmaya ve ağlamaya başlamak üzereyken yataktan alıp tekrar emziriyor ve yine kah gıdıklayarak kah konuşarak gözlerinin kapanmasına izin vermiyordum. Biraz emzirdikten sonra tekrar yatağına koyuyor aynı şeyleri tekrar ediyor ve eğer yine ağlarsa yeniden alıyor emziriyor ve tekrar yatağına koyuyordum. Ta ki yatağında hareketsiz kalıncaya dek. Baybars’ın ilk defa kendi kendine gözlerinin kapanmasını izlemek güneşin batışını izlemek kadar olmasa da harika bir manzaraydı benim için ;).
İlk gün uykuya dalması iki saat sürdü, ikinci gün bu süre bir saate düştü ve üçüncü gün ise yarım saatte uykuya dalmış oldu. O günden sonra da gece uykuya dalma süresi hiçbir zaman 30 dakikayı geçmedi ve bu da benim için çok ama çok önemli bir gelişmeydi.
Teoriye göre kendi kendine uykuya dalmayı öğrenebilen bebekler gece uykuları hafifleyip de uyandıkları zaman tekrar uykuya kolayca dalabiliyorlarmış. Ama Baybars için hiçbir zaman geçerli olmadı bu. Uyanma aralıkları uzadı (3-4 saat arayla) fakat ne kadar uğraştıysam da gece uyandığında emmeksizin tekrar uykuya dalmadı. Onu uyuturken odadan çıkmaya hiç cesaret edemediğim için belki de gece uyanmaları hep devam etti (ve hala ediyor).
Birçok anne emzirerek uyutmanın en kolay yol olduğunu söylüyor ki eğer bebeğiniz 15 dakikada uyuyor ve gece en fazla iki kere emmek için uyanıyorsa gerçekten kolay bir yöntem (tabii emzirmeyi bırakana kadar ve eğer bebeğinizi sizden başka kimse uyutmayacaksa). Ama eğer uykuya geçiş uzuyorsa, diyelim ki emzirmek bir saati buluyorsa (defalarca başıma geldi) bu anne için sıkıntılı olabiliyor. Baybars memeyi bırakmak asla istemezdi. Bir kere gözleri memede kapandıysa yatağına koyduğumda mutlaka ağlardı o yüzden ben de emzirirken sesli nefes bile almadan Baybars’ın derin uykuya geçmesini beklerdim. Bu sefer uykusunun bir kısmını emerken uyuduğu için yatağında çok daha az uyuyordu.
Bir sürü yöntem var; Ferber, Tracy Hogg, Elizabeth Pantley, Kim West gibi gibi. Hepsinin temelde söylediği şey; ‘bebeğinize kendi kendine uykuya dalmayı öğretin çünkü uykuya dalmadan önce en son sıcak kollarınızda olduğunu hatırlıyorsa uykusu hafiflediğinde kendini başka yerde bulunca feryat edecektir.’ Hangi yöntemi seçerseniz seçin, kararlı ve istikrarlı olmadığınız takdirde işe yaramayacaktır. Ancak bir kaç hafta boyunca ısrarla deneyerek yeni bir düzen oluşturabilirsiniz.
Son olarak, bu uyku yazısını bir seneyi aşkın zaman önce yazmaya başladığımı belirterek, her bebeğin nevi şahsına münhasır olduğunu ve her yöntemin de her bebek için uygun olmayacağını düşündüğümü de ekleyeyim. Bunu en çok Sancak doğduktan sonra anladım. Onun uyku macerası ise başka bir yazının konusu olsun.
Tüm anne ve bebeklere deliksiz uykular, tatlı rüyalar dilerim.